Londra
Londra, Albert Hall, Kengiston Palace, Kings Cross, Tower Bridge, London Eye ve dahası….
Stresli bir vize evrak hazırlama, görüşme ve pasaportların gelmesinden sonra nihayet gidebiliyoruz.
Uçuş günü geldi çattı öğlen 14:55 uçuşu için Atatürk havalimanın da, İngiltere için ayrı bankolar ayrı bir güvenlik sanki “farklı bir dünyaya geçiş yapıyoruz” gibi bir hisle uçağımızdaki yerimizi aldık. Uçakta doldurulmak üzere “Landing Card” veriliyor her yolcu kendisi için doldurup, inişte pasaport kontrolde memura, pasaport ile veriyor.
Yaklaşık 3,30 saatlik rahat bir uçuşla 16:15 Heathrow havalimanına inişimizden sonra gümrük ve pasaport kontrol den sonra bizi bekleyen transfer aracımızla evimizin yolunu tuttuk.
Ortalama 30-40 dk arasında Londra trafiğinden sonra Airbnb den kiralamış olduğumuz şehire çokta uzakta olmayan Kings Cross bölgesindeki evimize yerleşiyoruz.
Dairemiz güvenli bir sitede 4.katta temiz ferah ve gerekli tüm malzemelerin bulunduğu şirin bir daire. Çok bir fark olmamasına rağmen ufak bir jet-lak olmuşuz haberimiz yok. Bizim yaz saatine geçmememizden kaynaklanan +1 ve normal de aramızdaki +2 ile +3 saat farkı ile oldu sanırım, ilk gecemiz çok uzundu 🙂
Londra da ilk günümüzde sabah erken kalkıyoruz, yakındaki bir marketten alışveriş yapıp kahvaltı ve sonrasında gezmeye başlamak için acele ediyoruz. İlk olarak güneşin bize gülümsediği sıcaklığın 9-10 derecede ilk Londra günümüzde, yakınımızda bulunan Euston Square metro istasyonuna gittik sanırım eve 5-7 dk mesafesinde idi.
Önce Oyster card bizim İstanbul’daki İstanbul card ( bizim İstanbul karttan farkı bu kart kişiye özel bir kart ve sadece tek kişi kullanabiliyor, arka arkaya basmaya izin vermiyor ) gibi toplu taşıma da, metro da (TUBE) geçerli kartımızı aldık ve içerisine 20’şer paund yükleyerek atladık metroya ilk durağımız sarı hat ile “Tower Hall” istasyonunda inip buradan yaklaşık 10 dk 1,2 km yürüyüş mesafesinde bulunan “Tower Bridge” ;
Londra’nın her yeri gezilip görülmeye değer, bizce Tower Bridge görülmeden dönülmeyecek bir köprü, eğer birde bilet alıp kuleye çıkarsanız ve camlı yoldan yürürken daha da güzel olduğunu anlarsınız. Fiyatları Adult 8 Child 3,50 Paund fakat değişik paketler halinde aileler için fiyatlar bulunmakta. Londra’nın sembol yapılarından birisi olan ve her turistin yolunun düştüğü, gezi programlarında yer edinmiş olan bu köprü adını hemen yanındaki “Tower of London” dan almış ve “Tower Bridge” olmuş . Gotik Mimari açısından da birbirine benzer bir yapı ya sahipler.
Köprüyü gezdikten sonra ve fotoğraf çekiminin devamında “London Bridge” durağanından binip 3 durak sonrasında Gri hat ile “Waterloo” durağında inip istikamet ilk durak “London Eye” ;
Vaktiniz bolsa gidilip binilebilir, biz gittiğimizde kapalı olduğundan dolayı sadece bakıp yanında geçtik. Bence çok pahalı olduğunu düşünüyorum kişi başı 23 £ bizim paramızla kıyaslarsak 110 TL gibi bir rakama denk geliyor. Bizim paramız ile kıyaslamamanız önerilir.
Buradan çıkıp yürüyerek Westminster Bridge ten geçerek “Big Ben” ;
London Eye ile karşı karşıya, ziyarete kapalı. Dört bir tarafında saat olan Kule, dünyanın üçüncü büyük saat kulesiymiş. Fotoğraf çekimi ve devam.
Hemen yanındaki “Palace of Westminster” ;
Londra’nın diğer simgelerinden bir tanesi ve Dünya mirası olarak ilan edilen Westminister Palace – Parlamento binası. Londra da neredeyse her yerin giriş ücreti bulunmakta, buranın giriş ücreti kişi başı 22 £ zaman kısıtlamasından dolayı biz girmeden yanından devam ettik. Kış dönemi olmasına rağmen çok kalabalık, yazın nasıl olur tahmin edemiyorum.
Westminster dan yürüyerek devamında bulunan St.James Park ;
Buckingham Sarayı’a giderken yürüdük. Mekan çok güzel ve çok kalabalık değildi. Londra’nın en güzel yönlerinden bir tanesi sanırım şehrin her tarafında büyük parkların olması, şehrin karmaşasıdan uzaklaşıp nefes almak, yürüyüş yapmak ve spor yapmak için çok iyi korunmuş bol yeşillikli, ağaçlı temiz bahçeler. Buradan devamla yaklaşık olarak 15 dk 1,5 km yürüyüş ile “Buckingham Palace” ;
Londra’nın saymakla bitmeyen yapılarında bir tanesi ne geliyoruz. Buckingham sarayının bir kısmı hala kraliyet ailesi tarafından kullanılan sarayda zaman zaman kraliçe gelip kalıyormuş. Eğer bayrak göndere çekilmişse bilin ki Kraliçe sarayda.
Kraliyet yolun yürüyüş ve kapıdan çıkıştan sora karşıdaki “Little Frankie’s” girdik orta düzeyde bir pizza ve içecek içtikten sonra düşüyoruz evin yoluna. “Charing Cross Underground Station” istasyonunda metroya biniyor “Euston Square Station” iniyoruz ve eve yürüyoruz.
Londra ikinci gün;
Euston Square metro istasyonundan binip “Hyde Park” istasyonunda indik.Hyde Park ;
Londra’ya gittiyseniz mutlaka gidip görülmesi gereken , huzur ve sakinlik içinde bir yer. Bisiklet kiralanıp , gezilebilir. Spor yapılabilir, Stres atmak için çok uygun bir ortam. Önce temiz havayı içine çekip sonra da, yazık değil mi diyosun bizim memleketimizde gidilecek parkları düşünüyor birde buraya bakıyoruz, ufak aralara sıkışmış parklarımız, ve nefes alınamayan sokaklar, boş olan yerlere de ya AVM ya da gökdelen yapılmış.
Müthiş bir göl ve içerisinde çeşitli kuşlar, yürümekten yorulmayacağınız, temiz bakımlı bahçeler.
Buradan yürüyerek devamında “Kengiston Palace “;
Havada güneşin bize gülümsemesiyle mükemmel bir öğlene dönen bir günde, çok güzel konum, iç ve dış güzel bir bina ve bahçeleri gerçekten muhteşem. Son yıllarada Diana ile daha çok uğrak yeri olmaya başlayan saray da Diana’ya ait elbiselerin sergisi olduğu söylendi fakat biz girmedik, daha çok bahçeyi ve açık havayı tercih ettik.
Devamında yürüyerek “Albert Hall”’dan geçerek “Natural History Museum” giriyoruz.
New York’ta ki Natural History’ nin yanında biraz düşük kalsa da içerisinde bulunan, bölümler, çeşitlilik ve muhteşem atmosferi açısından fotoğraf çekmeye doyamıycağınız Avrupa’nın en iyilerinden birisi. Giriş ücretsiz, çocuklar için mutlaka görülmesi gereken, çocukların zevkle ve sıkılmadan gezebileceği bir müze.
Çocuklar için, canlıların gelişimi oyunlarla anlatan kısımlar, dinazor iskeletleri, T-rex canlandırması ve diğer hayvanlar olması çocuklar için çok eğlenceli oldu.
Devamında “Science Museum”;
Çocuklu ailelerin Londra’da ziyaret edebileceği ücretsiz bir müze daha. Fakat zaman kısıtlı 17.45 kapanıyor. Uzay bölümü insanı heyecanlandırıcak şekilde, astronot kıyafetleri, uzay gemileri, robotlar, 4D gösteriler, buharlı makineler, eski arabalar, eski bilgisayarlar ve daha çok şey.
Dönüşümüz “Knightbridge” metro istayonundan “Euston” istasyonu günün sonunda evdeyiz.
Londra’ da üçüncü günümüz;
Güne güneşle başlıyoruz. İstikamet “ZLS London Zoo”, evden çıktıktan sonra yaklaşık 30 dk 7-8 km mesafede bulunan, dünyanın en eski hayvanat bahçesine geliyoruz. Fiyatları biraz tuzlu olduğundan hepimiz içieri girmiyoruz bir yetişkin ve 3 çocuk içeri, yaklaşık 2 saat sonra yüzlerinde gülücük, anlatmakla bitmeyen heyecanlı bir macera olmuştu onlara. Oradan “Regent’s Park” tan yazımın başında da bahsettiğim gibi Londra’da insanın nefes alabilmesi için birden çok büyük parklar bulunmakta burası onlardan bir tanesi. Yaklaşık olarak 30 dk lık bir yürüyüşten sonra parktan çıkabiliyoruz.
İstikametimiz “The Sherlock Holmes Museum” Regent parkın bitişiğinde cadde üzerinde bir dükkan. Önünde fotoğralar çekilip, isteyen içeriye ücret karşılığında girebiliyor. Biz girmedik ücretsiz fotoğraflarımızı çekindik ve ilerisinde bulunan “FRANCESCA” giriyor makarna yiyoruz. Gayet güzel her ne kadar Roma da yediğimiz kadar lezzetli olmasa da lezizdi. Yürüyoruz “Baker Street Station” meto istasyonuna oradan metro ile “Mansion House” bugünkü durağımız Londra’nın en büyük kilisesi “St.Paul’s Cathedral” i ;
Tarihi önemi açısından ve mimarisi bakımında gezilip görülmesi gereken bu Catedral’in belirli bir bölümünün ücretsiz gezilmesine izin veriliyor ama tamamını gezmek istiyorsanız giriş ücreti ödemeniz gerekiyor. Ayin olduğu günler de giriş ücreti alınmıyor. Gittiğiniz zaman ayine denk getirirseniz ücret ödemezsiniz. 🙂 Hemen karşısında bulunan Starbucks’ta kahve ve veryberry yedikten sonra düştük yollara.
Yolumuz uzun “Oxford Street” e gidiyoruz. Yaklaşık 45 dk-1 saatlik (Standart çocuk korosu eşliğinde ) bir yürüyüşten sonra caddeye giriyoruz.
Giderken yol üzerinden magnetler alıp giriyoruz caddeye bizim istiklal caddemiz gibi kalabalık, Işıkları ve sürekli hareketli ve çok canlı bir yer. Aklınıza gelebilecek tüm ünlü markaların gösterişli binalarını görebilirsiniz, alışveriş yapabilirsiniz. İstediğiniz her türlü şeyi yiyebilirsiniz. Uygun fiyata Fish&Chips yiyebileceğiniz yerler bulabilir, caddede gösterileri izleyip alkış tutabilirsiniz. Times meydanı misali hayatın bitmesi gibi bir şey burada yok, 24 saat canlı olması aklımıza Times meydanını getiriyor.
Londra’da tatilimizi son gecesi, yüzler buruk biten bir Londra gezisi fakat İskoçya’nın vermiş olduğu mutluluk ile tutuyoruz evin yolunu, yarın yolculuk var pusulamız İskoçya-Edinburgh’u gösteriyor.
Devamını Edinburgh yazımızda okuyabilirsiniz.
*Harita üzerinde renkler ile günlük gezi rotamız işaretledik, umarız işinize yarar.
Her türlü yorum, tavsiye ve şikayetlerini bize bildirmeniz bizim için memnuniyet vericidir.
Resmi Dil ; İngilizce
Parası : Paund yada Sterlin £
Havası : Yılın bütün zamanında yağmur yağma ihtimalinin yanında, Yazın ortalama sıcaklık 17 , kışın 7 dır.
Saat Farkı : Türkiye saatine göre 2 saat geri.